İlk Covid-19 karantinasının duyurulmasından bu yana dört yıl geçti. Bulaşıcı hastalık uzmanları, bir virüsün hayvanlardan insanlara “sıçrayarak” yeni bir salgına neden olma olasılığının giderek arttığını iddia ediyor.
İlk vakaların tespit edilmesinin ardından ülkeler birer birer karantinaya girmeye ve vatandaşlarını evde kalmaya çağırmaya başladı.
Peki başka bir salgın yaşanırsa tekrar karantinaya girmek zorunda kalacak mıyız? Neler değişmiş olacak?
HIV/AIDS ilk kez 1981’de tanımlandı ve dünya çapında 36 milyon insanın ölümüne neden oldu.
Bundan önce, 1968’deki Hong Kong gribi salgını yaklaşık bir milyon ölüme, 1918’deki İspanyol gribi ise 50 milyon ölüme neden olmuştu.
King’s College London’da bulaşıcı hastalıklar öğretim görevlisi Dr. Nathalie MacDermott, “Salgınlara açık bir durum yaratıyoruz. Corona’nın insanlar için çok zor olduğunu biliyorum ve normale dönebileceğimize inanmak istiyoruz. Fakat bir sonraki salgın kapıda -iki yıl da olabilir, 20 yıl da olabilir, daha uzun da olabilir- ancak gardımızı düşürmeyi göze alamayız. Uyanık, hazırlıklı ve harekete geçmeye hazır kalmalıyız” diye konuştu.
Artan sıcaklıklarla birlikte, Avrupa’nın daha önce nadiren görülen bazı bölgelerinde dang humması, chikungunya ve Kırım Kongo kanamalı ateşi (CCHF) gibi sivrisinek ve kene kaynaklı virüs salgınları yaşanıyor.
Dünya çapında sıcaklıklar arttıkça İngiltere gibi soğuk ülkeler bile bu tür sivrisineklerin yaşamasının mümkün olduğu bölgeler haline gelecek.
Uzmanlara göre, insanların bir “amacı” olması önemli bu nedenle virüs netleştiğinde dışarıdaki insanlarla sosyal olarak buluşabilmelerine izin verilmesi gerekiyor.
Uzmanlara göre, uyum oranlarının düşmesine neden olan şey yalnızca kısıtlamalardan “yorulmak” değil.
Aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü gibi pandemi sürecinden sorumlu tutulan kurumlara karşı duyulan güvenin azalması da uyumsuzluğu etkiliyor.