Kahramanmaraş depremlerinin 1. yılı: Afetzedeler depremleri birer kelimeyle anlattı

Kahramanmaraş depremlerinin 1. yılı: Afetzedeler depremleri birer kelimeyle anlattı

Asrın felaketi olarak adlandırılan Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir yıl geçti. Acıların hala taze olduğu depremde hayatta kalanlar birer kelimeyle yaşadıklarını ve ne hissettiklerini anlattı.

Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan, 11 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin yaraları sarılmaya devam ederken, acılar ise tazeliğini koruyor.Depremlerin ardından yeniden hayata tutunmaya çalışan afetzedeler, kayıplarını, şehrin cadde ve sokaklarında enkaz altında kalan anılarını ve deprem gününe ait acı dolu hikayelerini ilk günkü gibi zihinlerinde taşıyor.
Geçen bir yılda tarifsiz duygular yaşayan, yaşadıklarını anlatmakta zorlanan Kahramanmaraş ve Hatay’daki konteyner kentlerde kalan afetzedelerin AA muhabiriyle yaptığı röportajlar sırasında en fazla kullandıkları kelime “korku” oldu.
Afetzedeler bunun yanı sıra “hüzün”, “çaresizlik”, “ölüm”, “kıyamet”, “endişe”, “felaket”, “acı”, “umut” ve “kayıp” kelimelerini de sarf etti.
Afetzedelerden Sultan Dana, Kahramanmaraş`ta depremlerde ablasını ve yeğenlerini kaybettiğini belirterek, son bir yılın kendisi için çok hüzünlü geçtiğini söyledi.Sonrasında umuda tutunduklarını anlatan Dana, “İki kız yeğenim şu an bizimle birlikte. Birisi enkazdan 6 gün sonra çıktı. Bu yüzden o bize umut oldu, yeğenlerim umut oldu. Son bir yıl bizim için hüzünlü geçti. Bundan sonrası güzel geçer inşallah.” dedi.
Kahramanmaraş’ta konteyner kentte kalan Fatma Ardınç, depremden bugüne umut ederek gelebildiğini anlattı.Ardınç, “Benim kelimem bizi yaşatan, hayatta tutan içimizdeki umut. Bu kadar yıkımın ortasında bile filizlenebiliyorsak, gülebiliyorsak halen benim için bunun tek sebebi umuttur.” diye konuştu.
Depreme Kahramanmaraş’ta yakalanan Gülcan Ağırman ise afet anında adeta nutkunun tutulduğunu söyledi.O sırada ilk aklına gelen kelimenin ise “ölüm” olduğunu aktaran Ağırman, şöyle konuştu:
“Tek bir gerçek vardı, o da sadece ölümdü. Ama o kadar acı olması çok kötüydü. Ben orada bir haftalık sürede sadece bir kere mutlu oldum. O da çocuklarıma sarıldığımda. Ahirete inanıyoruz çok şükür. Ölüm zaten var ama orada sondu, bitmişti diye düşünmüştüm. Benim orada yaşadığım en büyük duygu korkudan ziyade çaresizlikti. Kızım o zaman bir yaşındaydı. Kızımla yağmurun altında kalmıştım, bizim aracımız yoktu. Betonların kırılma sesine uyandım. Çıkarken sıyrıklarımız vardı.”
Hatay’ın İskenderun ilçesinde depreme yakalanan Fatma Erdoğan, depremi “kıyametin senaryosu” olarak nitelendirdi.Deprem günü büyük bir korku ve endişe yaşadıklarına dikkati çeken Erdoğan, “O sallantıyı hissedince hemen çocukları alıp dışarı çıkma korkusu oldu. Onları nasıl kucakladığımı, nasıl endişe ile çıkardığımı hatırlamıyorum. Aslında hatırlamak da istemiyorum. Rabb`im bir daha hiç kimseye yaşatmasın inşallah. Benim depremi tarif edeceğim kelimem kıyamet.” ifadelerini kullandı.
İskenderun’da konteyner kentte kalan Sevgi Kavgacı, deprem denildiğinde aklına gelen ilk kelimenin “çaresizlik” ve “ölüm” olduğunu dile getirdi.Kavgacı, o şoku ancak yaşayanların bilebileceğini belirterek, “O yağmurun altında, üstümüzde hiçbir şey yok. 12 kattan aşağı inene kadar `Biz bu apartmandan inemeyiz` dedik. Çok çaresizdik, ayağımızda ayakkabımız bile yoktu. Gece yattığımız üstümüzle arabaya binmemiz, belediyenin garajına gelmemiz tam 45 dakika sürdü. Yani çocukların ağlaması, bizim o yağmurda üşümemiz, deprem denilince aklımıza ölüm geldi. Torunlarımın bağırtıları halen kulaklarımdan gitmiyor.” dedi.
Depremzede Aysel Karakuş, deprem denildiğinde aklına “korku” ve “şiddet” kelimelerinin geldiğini ifade etti.O sırada ne yapacaklarını şaşırdıklarını vurgulayan Karakuş, “Yani öyle bir afet, Rabb`im bir daha bizlere göstermesin. O deprem olduktan sonra biz ölümü hissettik. Kendimizi nasıl dışarı attığımızı hatırlamıyorum. Ben, eşim ve torunum o yağmurda dışarıda kaldık. Bütün halk dışarıdaydı. O an ölümü hissetmek gerçekten hem korku verici hem ürpertici bir olay.” diye konuştu.
Depreme eşi ve iki çocuğuyla birlikte yakalanan Emine Ay, deprem anlarının tarif edilemez olduğunu dile getirerek, “Korku ve endişe yaşadık. O an ölecekmişiz gibi hissettik ama şükür ki çocuklarım yanımdaydı. Benim kelimem korku. Çünkü çocuklarıma bir şey olursa, dışarı çıkamazsak, birimiz sağ, birimiz ölü çıkarsa nasıl olacak diye korktuk. Ben çocuklarım olmadan yaşayamam.” ifadelerini kullandı.
Malatya’dan 2,5 yıl önce İskenderun’a taşınan ve depreme burada yakalanan Zeynep Turan ise şunları kaydetti:
“Depreme evde yakalandık. İkisi engelli olmak üzere dört çocuğum var. Eşim ve dört çocuğumla depreme yakalandık. Deprem anını insan hiç hatırlamak istemiyorum. O anda engelli kızım ‘Anne ölüyor muyuz?’ diye bağırdı. Babası engelli oğlunu sırtına aldı, aşağı indirdi. İlk aklıma gelen çocuklarımdı, başka da bir şey akla gelmiyor zaten. Çok şükür evimiz yıkılmadı ama o korku bize yetti. Benim de kelimem korku. `Acaba çocuklarıma ne oldu, hangimiz sağız, hangimiz öldük?` diye bir korku yaşadım. İnsan ister istemez korkuyor. Oğlum engelli olduğu için kanepede sallanıyor. O an bile ‘Acaba deprem mi oldu?’ diyerek avizelere bakıyoruz. Az biraz sallantı olsa engelli kızım ‘Anne deprem oldu’ diye bağırıyor. Bugünümüze şükür ama havalar soğudukça, ambulans sesini duydukça, yer sallandıkça zannediyoruz ki tekrar deprem olacak.”
Şerife Behsetoğlu, afet sırasında ve sonrasında çocuklarını kaybetmekten çok korkması nedeniyle depremi “korku” kelimesi ile anlatabileceğini söyledi.
İskenderun’da konteyner kentte kalan Döne Güleroğlu da depremi “korku” kelimesiyle anlattı.Tır şoförü eşinin o gün evde olmadığını, depremi çocuklarıyla birlikte yaşadığını anlatan Güleroğlu, afet şehitlerine Allah’tan rahmet diledi.
Deprem anını gözyaşları içesinde anlatan Atike Çetinkaya, hatırlamak istemediği 6 Şubat depremlerini korku, üzüntü, kayıplar ve gözyaşı olarak tarif etti.
İlknur Dönmez, o süreçte kıyamet gününü yaşadıklarını belirterek, “Binaların yıkılışını gördük, her şeyi gördük. ‘Aynı şeyleri bir daha yaşayacak mıyız?’ diye korkuyoruz. Yatarken bile rahat yatamıyoruz. Her şeyden korkuyoruz, endişe duyuyoruz. ‘Ailemize bir şey olacak mı, çocuklarımıza bir şey olacak mı?’ diye korkuyoruz.” dedi.
Hatay’da yaşayan Bader Ayper, deprem günü kıyameti yaşadıklarını düşündüğünü, dehşete ve paniğe kapıldıklarını anlattı.Ayper, büyük emeklerle biriktirdikleri parayla 2022 yılında aldıkları dairenin 6 Şubat’ta yıkıldığını söyledi.
İskenderun’daki konteyner kentte kalan Seyfettin Sepetçi, “Deprem denilince aklıma gelen kelimeler ‘korku’ ve ‘hüzün.’ Hepsini bir arada yaşadık. Yine de şu an daha iyiyiz. Allah’a çok şükür.” diye konuştu.
Yaşadığı depremleri “felaket” olarak nitelendiren Cemil Baştaş ise “Felaketi biz yaşadık, Hataylılar daha çok yaşadı. Bu felakette en mağdur olan insanlar çocuklar. Bu felaketi halen yaşamaktayız. Acaba diyorum ki ‘Ölenler mi kurtuldu, biz mi kurtulduk?’ Enkaz altında kaldım, 5 saat sonra çevre sakinleri tarafından kurtarıldım. Allah, bir daha böyle bir felaket yaşatmasın. Hepimize geçmiş olsun.” ifadesini kullandı.
Afetzede Mehmet Aynız da güvenlik görevlisi olarak çalıştığı İskenderun Ziraat Bahçesi’nde depreme yakalandığını söyledi.Çocuklarının ise deprem sırasında evde olduğunu anlatan Aynız, “Eşim ve çocuklarım iki saat enkaz altında kaldılar. Hafif sıyrıklarla atlattılar, çok şükür. Deprem denildiğinde aklıma ‘acı’, ‘hüzün’ ve ‘stres’ geliyor. Kayıplarımız oldu, onların acısını yaşıyoruz. Halen şu an depremin psikolojisini yaşıyoruz.” şeklinde konuştu.
Türkiye 6 Şubat’ta iki büyük depremle sarsıldı.
Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan merkezinde 7,7 ve 7,6’lık depremler büyük yıkıma yol açtı. Depremlerin etkisinin 500 atom bombası gücünde olduğu kayıtlara geçti. Sarsıntılar 11 ili ve 14 milyon nüfusu doğrudan etkiledi. Toplam 105 saniyede, 53 bin 537 kişi hayatını kaybetti, 107 bin kişi yaralandı. Depremlerde 40 bin bina yıkılırken, 200 bin bina ise ağır hasar aldı.
Exit mobile version