Eyüpsultan’da lüks ciple emniyet şeridinde arızalanan ATV motorunu kontrol eden gruba çarpan ve Oğuz Murat Acı’nın ölümüne neden olan kazanın soruşturmada tanıkların ifadeleri ortaya çıktı. Kaza sırasında aynı araçta bulunan Z.H.D., ifadesinde “Benim elimde yaralı şahsın telefonu olduğunu ve bu telefonu gidip olay yerine bırakmamız gerektiğini söyledim. O esnada K.A. taksiye bindi ve olay yerine gideceğini düşünerek yanında bulunan telefonu K.A.’ya verdim. Akabinde K.A. böyle bir sorumluluğu taşıyamayacağını söyledi ve telefon site girişinde bulunan duvarın üzerine bıraktı.” dedi. Güvenliğin gelerek telefonu aldığını da ifadesine ekleyen Z.H.D., Eylem Tok’un telefonu sahibine vermek için aldığını dile getirdi.
Eylem Tok’un, yaşı tutmadığı için ehliyeti olmayan oğlu T.C.’yi de alarak Mısır’a oradan da ABD’ye kaçmasının ardından T.C.’nin kullanmış olduğu araçtaki arkadaşlarının karakolda vermiş olduğu ifadeye ulaşıldı.
Eylem Tok ve oğlu Mısır’dan ABD’ye kaçtı | Bakan Tunç: İadeleri istendi
Yazar Eylem Tok ve oğlu için “Kırmızı Bülten” çıkarılıyor | Bakan Tunç: Mısır’la irtibat halindeyiz
“Çarpma olayından sonra aracımız solda bulunan yamaca doğru çıktı. Akabinde araçta bulunan T.C., ben, Arda ve Bartu araçtan indik. İndikten sonra yolun ortasına yerdeki şahsın yaralı şekilde yattığını gördüm. Onların yanına giderek iletişim kurmaya çalıştık. Daha sonra kalabalıktan duyduğum kadarıyla yolun diğer yamacına uçurum tarafında da bir yaralı olduğunu gördüm. T.C. o esnada kendi arabasının önüne gitti ve o aracın altına bir kişi olduğunu bize söyledi. Akabinde yoldan geçen başka araçlar durmuş ve yardımcı oluyordu. Kalabalık kişiler için de birilerinin 112’yi aradığını duydum. Daha sonra yolun yamaç kısmında alt tarafta bir yaralının daha olduğunu öğrendik. Çevrede bulunan vatandaşlar yaralının yanına giderek yardım etmeye çalıştı. T.C. bu esnada kendi özel şoförlerini aradı ve kaza yaptığını söyledi. Bir müddet sonra da T.C., annesini arayarak ona da kaza yaptığını söyledi. Olay yerine itfaiye ekibi geldi ve müdahale etmeye başladı. Müdahale esnasında T.C.’nin annesi bir kadın ile eski model plakasını almadığım bir araçla olay yerine geldi. Beni, T.C. ve Demir’i gelmiş oldukları araca bindirdiler. Daha sonra kendisi de araca bindi ve olay yerinden uzaklaştık. Ben ve Demir’i site girişinde indirdiler ve devam ettiler. Site önünde bulunduğumuz esnada yaralılardan birine ait olan cep telefonunun Z.H.K. isimli arkadaşımızla kaldığını gördük.”
VİDEOYA GİT: Ölümlü kazaya yol açan oğlunu yurt dışına kaçıran Yazar Eylem Tok: Özür diliyorum
Daha sonra T.C.’nin daha da hızlandığını sözlerine ekleyen Z.H.D., “Önümüzde viraj vardı. Viraja sert girince araba biraz yalpaladı ve kaymaya başladı. Ancak aramıza mesafe olduğu için T.C.’nin önünü göremiyordum. Tam virajı alınca T.C.’nin aracının yolun sonunda bulunan su kanalına çıktığını gördük.” şeklinde konuştu.
Daha sonra diğer yaralının yanına gittiğini sözlerine ekleyen Z.H.D., yoldan geçen araçların durarak yardım etmeye başladıklarını söyledi.
“O esnada etraf çok kalabalık oldu ve araçlar doldu. Olay yerine itfaiye ve 112 ekiplerinin geleceğini düşünerek yolu açmak için Demir’in kullandığı aracı alarak K.A. ile birlikte aracı siteye götürdüm. Aracı siteye bıraktıktan sonra tekrar olay yerine gitmek için taksi çağırdım. Taksiye bineceğim esnada Demir eski model bir araçla ile site önünde indi ve yani yanımıza geldi. O esnada benim elimde yaralı şahsın telefonu olduğunu ve bu telefonu gidip olay yerine bırakmamız gerektiğini söyledim. K.A. taksiye bindi ve olay yerine gideceğini düşünerek yanında bulunan telefonu K.A.’ya verdim. Akabinde K.A. böyle bir sorumluluğu taşıyamayacağını söyledi ve telefon site girişinde bulunan duvarın üzerine bıraktı. Daha sonra güvenlik gelerek telefonu aldı. T.C.’nin annesi güvenlik görevlisinden telefonu ‘Sahibine vereceğim’ diyerek almak istedi. Güvenlikte telefonu T.C.’nin annesine verdi. Ardından T.C.’nin annesi site önünden ayrıldı.”
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, sürücü T.C. ve annesi yazar Eylem Tok hakkında yakalama kararı çıkarılmıştı. Ardından, zanlıların hem diplomatik yollardan hem de Interpol vasıtasıyla Türkiye’ye iadeleri istenmişti.