Alex Garland’ın Tartışma Yaratan ‘Civil War’ Filmi Seçimlere Yakın Bir Tarihte İzleyiciyle Buluşacak

Alex Garland’ın Tartışma Yaratan ‘Civil War’ Filmi Seçimlere Yakın Bir Tarihte İzleyiciyle Buluşacak

Haberler

Civil War beklediğimizden daha da yakın zamanda çıkacak. Filmin yazarı bölünmüş politik görüşlere sahip izleyicisinin filmin başarı kaynağı olacağını düşünüyor. Alex Garland’ın ustaca çekilmiş ‘Civil War’ında basın hem iyi adamlar hem de kötü adamlar gibi davranıyor. Yakın gelecekteki Amerika’nın parçalanma sürecini detaylı bir şekilde anlatan film, bir uyarı niteliğinde. Yavaş başlayan ve sonrasında Washington, D.C.’de gerçekleşen şaşırtıcı bir baskınla doruğa ulaşan bu gerilim dolu yapım, izleyicileri ülkenin etrafında çözülen bir ekip gazeteciyle birlikte görevin başına taşıyor.

Kaynak: https://variety.com/2024/film/reviews…

“Civil War,” Londra’nın zombi istilası altında kaldığı “28 Days Later” ile tanıdığımız bilim kurgu dehasının bugüne kadar yarattığı en üzücü distopik vizyon olma özelliğini taşıyor ve eğlence amaçlı tüketilmesi zor bir yapıma dönüşüyor.

Tartışmalara neden olmayı hedefleyen bu şok edici film, aynı zamanda insanları bir araya getirmeyi amaçlıyor.

Deneyimli savaş fotoğrafçısı Lee Smith (Kirsten Dunst) liderliğindeki gazeteci ekibi tam bir profesyonel. İşlerini yaparken insanlardan uzaklaşmayı gerektiren bu tarz soğukkanlılık, aslında kendi içinde bir suçlama niteliği taşıyor.

Haber kaynakları çatışmadan besleniyor, bu da gazetelerin satışını arttırıyor ve reytingleri yükseltiyor; hatta ikinci bir Amerikan iç savaşının olasılığı etrafında korku yayıyorlar.

Garland, bu iç savaşın nasıl başladığını umursamıyor. Senaryosu, çatışmanın neden başladığına değinmeden, Texas ve California’nın ikisinin de ayrılıp (kendilerini “Batı Güçleri” olarak adlandırarak) üç dönemdir iktidarda olan bir başkan (Nick Offerman) karşısında kaynaklarını birleştirdikleri şüpheli bir kavram sunuyor.

Popüler post-apokaliptik gerilim türüne benziyor gibi görünse de, ‘Civil War’ aslında kıyametin kendisini betimliyor. Ülke tamamen çöküş içinde, ancak doğrudan betimlenmekten çok öneriliyor.

Amerikalılar birbirine düşmüş durumda ve aktif ateş bölgelerinde serbestçe dolaşma izni olan tek kişiler “PRESS” yazılı yelekler giymiş olanlar.

Garland, kaosu erken bir aşamada belirginleştirirken, Lee’nin kendi ülkesinde mülteciye dönüşmüş halkın su için yalvardığı bir kalabalığa kamerayla tanık olmasını gösteriyor. Aniden, bir kadın, üzerinde Amerikan bayrağı sallayarak koşmaya başlıyor, göğsüne patlayıcılar bağlı bir sırt çantası takılı.

Alfonso Cuarón’ün “Children of Men” filmindeki kahve dükkanı patlamasına benzer şekilde, gerçekçi tarzda gerçekleşen patlama, izleyiciyi tedirgin ediyor.

Öte yandan Jessie, bir savaş fotoğrafçısı olmayı hedefliyor, ancak siyah-beyaz filmle çalışıyor.

İlerleyen sahnelerde ihtiyatlı çaylak, Lee’nin sonraki görevine, muhabir Joel (Walter Moura) ve deneyimli siyasi gazeteci Sammy (Stephen McKinley Henderson) ile birlikte başkente röportaj yapmak için D.C.’ye gitmeye ikna ediyor.

Bu sahnede Jessie, kendini kızın içinde görüyor, hatta artık kendi yansımasında bile kendini görmüyor. Sessiz ama açıklayıcı bir sahnede, dörtlü savaşın dokunmadığı bir kasabaya giriyor.

Genel olarak film gerçekten günümüzde de o Amerikan politik gerginliği dediğimiz diken üstündeki milletin bir portresi gibi işliyor.

Seçime de az kaldı. Yapımcılar sanırım özellikle bu tarihe yakın çıkarmayı amaçlıyor filmi. “Civil War,” tanıdık, tamamen Amerikan. Merakla bekliyoruz. Düşüncelerinizi yorumlarda belirtmekten çekinmeyin.👇

Bu içerikler de ilginizi çekebilir.👇

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda

Exit mobile version